Özdeyişler
(Kendim İçin Düşündüklerim)
***
Yeni çağda insanlık özellikle batı dünyası aydınlandıkça, akılcılık ön plana çıktıkça ve modernleştikçe vahşileşmiş, güçlü olan kişiler ve toplumlar hayatta kalabilmek için gücü olmayanları ve kendileri gibi düşünmeyenleri çıkarları için vahşilik sayılabilecek yöntemlerle katletmişlerdir. İnsanlık keşke modernleşmemiş olsaydı da sömürgecilik ve soykırım gibi insanlık için yüz karası olan zulümler yaşanmamış olsaydı. İnsanlığın yaşadığı trajedi ve dramları düşündükçe modern biri olarak sıfatlandırılmaktan ve modern bir toplumun mensubu olmaktan utanç duyarım.
***
Gericilik, tutuculuk, muhafazakarlık ya da değişim karşıtlığı mevcut düzeni savunmak, korumak ve devam ettirmek olarak tanımlanmaktadır. Bu açıdan bakıldığında 20. Yüzyılın en katı gerici, muhafazakâr ve yobaz kesimleri devrimci olarak bilinen totaliter idareler olmuştur. Çünkü bu ideolojiler doğrultusunda devrimle iş başına gelen yönetimler kurdukları sistemi devam ettirebilmek için en katı baskıcı rejimi uygulamışlar, sisteme karşı çıkanları acımasızca katletmişler ya da katlanılmaz acılara sebep olan veya ölümle sonuçlanan sürgüne göndermişlerdir.
Bu yüzden devrimcilik/ilericilik, muhafazakarlık/gericilik gibi kavramlar göreceli anlamlar ifade etmektedirler. Hiç kimse kendisi ile devrimci ve ilerici diye övünmemeli kendi ideolojisine karşı olanları da muhafazakâr ve gerici diye küçümsememelidir. Çünkü bencil bir doğaya sahip olan insanlar kendi amaçlarını veya ideolojilerini gerçekleştirinceye kadar devrimci, ilerici değişimci olurken amaçlarına ulaşınca konumlarını devam ettirebilmek için katı bir muhafazakâr ve tutucu olmaktadırlar.
***
Beş duyumuz - ortak duyumuz - kapsamında algılayamadığımız varlıklara ve olaylara gaip-gayb denilmektedir. Melekler, cinler ve ruh gibi varlıklar ile ölüm sonrası durum gayb olarak bilinir. Bir varlığın gayb oluşu insanlar içindir. Allah’ın ilmi ve bilgisi dışında hiçbir şey yoktur.
İyi insanlar, kötü insanlar, inananlar, inanmayanlar hepsi de Allah’ın yarattığı varlıklar olduğuna inanıldığına göre; insanların kendilerine verilen cüzi irade ile iyi olmayı, kötü olmayı, inanmayı veya inanmamayı Allah’ın bilgisi dâhilinde ancak kendi isteği ile tercih ettiğini düşünmekteyim. İnsanlar iyiye yaklaştıkça Allah’a yaklaşıp iyilikten uzaklaştıkça Allah’tan uzaklaşmaktadırlar. Kötü insanların ve inanmayanların varlığının hikmetini ise ancak Allah bilir.
***
Gündemde kalmak isteyen bir politikacı, siyasi bir parti lideri veya bir sanatçı kamuoyunun dikkati çekecek konuları gündeme getirip toplumun ilgisini çekmesi gerekir. Başkalarının oluşturduğu gündemin arkasından gidenler zamanla kamuoyunun gözünde itibarını yitirerek bulunduğu makam ve mevkii kaybedebilirler, buna karşılık gündemi oluşturanlar ise ön plana çıkarlar.
***
Günümüzde öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, bir kimsenin yaptığı işin itibarı olabilmesi için, işin iyi yapılması kadar işi yapan kişinin davranışının, giyim kuşamının, bilgi birikiminin de kabul görmesi gerekmektedir.
Özellikle kamuoyuna mal olmuş kişiler düzgün iş yapmalı, şık olmalı, estetik görünüm açısından vücut ölçülerine dikkat etmeli, iyi giyinmeli, göze hitap edecek davranışlar sergilemeli ve çevresine dikkat etmelidir. Çevresinde, kamuoyunda kabul görmek isteyen bir entelektüel her şeyi ile bir bütün olarak eksiksiz olmalıdır. Giyim, kuşam ve davranışlarda pejmurdelik ile doğallık birbirine karıştırılmamalıdır.
***
Vatan Kurtaran Aslanlar Bulunmalı
Bir aracın yürüyebilmesi için, aracı oluşturan tüm parçaların düzgün bir şekilde çalışması ve yapması gereken işlevi/işleri yerine getirmesi gerekir. Aracın parçalarından birinin çalışmaması aracın tamamının çalışmamasına sebep olabilir.
Yalda kalmış tonlarca ağırlığındaki bir aracı harekete geçirebilmek ve yürütebilmek için çok sayıda insanının aracı iterek yürütmeye çalışması bir işe yaramayacaktır. Arızalı araçtan anlayan birinin aracın arızasının nerede olduğunu tespit edip o parçanın onarılmasıyla araç çalışabilir hale gelecektir.
Hareket etmeyen bir aracın yürütülmesi, çalışmayan bir uçağın çalıştırılması ya da çalışmayan bir fabrikanın çalıştırılabilmesi için ne yapılması gerekiyorsa yerinde sayan ve kalkınamayan bir ülkenin de istikrarlı bir şekilde büyümesinin sağlanabilmesi için aynı yolun izlenmesi gerekmektedir. Ülkede faaliyet gösteren kurum ve kuruluşların, yürütülen işlerin birbiri ile uyumlu ve birbirini destekleyecek şekilde üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirilmesi, kısaca ülkeden mevcut sistemin her bir parçasının düzgün bir şekilde işlemesi ile etkin bir sinerji oluşturularak ilerleme sağlanabilir.
Kalkınma sağlayamayan bir ülkenin öncelikle kalkınamamasına hatta daha da küçülmesine sebep olan sorunların belirlenip; bunların giderilmesine yönelik kapsamlı bir çalışma yapılması ile ilerlemeye başlanabilir.
Öncelikle her alanda ihtisas sahibi kişilerin belirlenmesi ve sıkıntılı alanlarda ihtisas sahibi kişilerin önerileri doğrultusunda gerekli düzenleme ve iyileştirme yapılması gerekmektedir.
***
Nasıl ki, bir ürünü ekip emek sarf ederek yetiştirip hasat ettikten sonra ortaya yığılan mahsulü görünce ya da severek yaptığımız bir işi istediğimiz gibi bitirince bir duvara ya da ağaca yaslanıp, hatta kullanıyorsak bir sigara yakıp derin bir nefes çekerek yetiştirdiğimiz ürüne ya da bitirdiğimiz işin sonucuna bakıp içten bir oh çekerek emeğimizin karşılığını almanın hazzını tadıyorsak; sorumluluğunu aldığımız bir işi layıkıyla yerine getirdikten sonra da sorumluluğumuzu tamamlamanın hazzını tadarız.
***
Bulunduğu ortamda kendini açıkça ifade edemeyen ya da düşüncelerini açıklayamayan bazı ihtiraslı kişilerin çok etkili ve hızlı bir iletişim aracı olan sosyal medya üzerinden tezviratta bulunmaları, bu etkili ve hızlı iletişim aracının kullanılmasını olumsuz yönde etkilemekte ve iyi niyetle olan insanları da sosyal medyadan uzaklaştırmaktadır.
***
Olabildiğince sakin bir şekilde yaşayıp, kimseye minnet etmeden, kimseden bir lütuf beklemeden hayatımı sürdüreceğim. 10.06.2011
***
Beklenti defterini kapattım. Günlük işlerimi yeni hesabıma göre düzenlemem gerekiyor. Yeni yolum bu dünyada iyilik, öbür dünyada iyilik olacaktır.
***
Amaçsızca bir şey yapmak kadar sıkıcı bir davranış olamaz. Amaçsızca yürümek, hatta amaçsızca uyumak bile sıkıcı hale geliyor.
***
Gerçek eğemen güçler etkin bir güce sahip olmakla birlikte olur olmaz yerde gücünü göstermeyen, ama onun güçlü olduğunu herkesin hissettiği bir olgunluk içinde dururlar.
***
Düşman algısı olmadan siyasi bir hâkimiyet, oligarşik bir devlet düzeni ya da bir egemenlik gücü sağlanamaz. Sağlansa bile uzun süre ayakta kalamaz. Bu nedenle, siyasi ya da bürokratik elitler korku, düşman veya kötü niyetli rakip objesini gerekçe göstererek ekonomik ve sosyal düzenlemeleri topluma dayatabilirler.
***
İnsanın sırf karşısındakiler ya da yakınları istiyor diye içinden gelmediği halde istemeyerek gülümsemeye çalışması öylesine zor gelen ve öylesine ezici bir duygudur ki, bazen istemeyerek gülmeye çalıştığımızda yanaklarımızın ağırlığını kaldıramayacak kadar kendimizi yorgun ve bitkin hissettiğimizden gülemediğimiz anlar olmuştur.
***
İnsanoğlu diğer canlılarla mukayese edilirse doğuşta oldukça aciz durumdadır. Annesi, babası ya da yetişkin biri tarafında bakılmazsa kendi kendine hayatta kalması oldukça zor görünmektedir. Zaten aciz olan insan bir iş tutmazsa daha da aciz duruma düşer ve geçimini sağlayamadığı gibi iç huzurunu da kaybeder. Bu yüzden iç huzura kavuşabilmenin en iyi yolu elimize bir iş almak ve etrafımızda olup bitene aldırmadan çalışmaktır. Bu yüzden çocuklar her an bir şeylerle meşgul oldukları için genellikle mutlu ve huzurludurlar.
***
Akıllı bir insan yaşamak varken ölmeyi düşünülebilir mi? Elbette ki düşünmez. Peki, doya doya yaşamak varken karşılaştığımız kederlerin hayatımızı zehir etmesine izin vermek akılla bağdaşır mı? Hayır. Öyleyse hayatımızı zehre çeviren bir kederle karşılaştığımızda "üzülmemek elde değil ki" savunmasının aklımızı çelmesine izin vermeyip keder içinde harap olmamamız gerekir. Karşılaştığımız bir kedere üzülmek yerine, onun üstesinden gelmenin yolunu bulmamız gerekmez mi? Karar sizin, ister üzüntüden kahrolun, ister kederin sizi esir almasına izin vermeyip mutlu bir hayat yaşayın. 01.02.2015
***
İçinde bulunduğumuz sistemin parçası isek sistemden kaynaklanan problemlerin de parçası oluruz. Bir problemin parçası olursak çözümünün de parçası olmamız gerekir. Ülkemizin geri kalmış olmasındaki kabahati başkasında aramak yerine kendimizde aramamız, eksikliklerimizi düzletmemiz ve daha çok çalışmamız lazımdır. 01.01.2015
***
Bir düşüncenin savunucuları, savundukları düşüncenin yetersiz olduğu inancına sahip olurlarsa, o düşüncenin kabul görmesine ve yaygınlaşmasına karşı en güçlü engeli oluşturacaklardır. 27.07.2014
***
İnsanlar günlük olaylar üzerine görüşlerini yazdıkları zaman, düşüncelerini rastgele konuşmalarından çok daha iyi dile getirmektedirler. Bir de, sözlü olarak dile getirmeye çekindikleri ya da cesaret edemedikleri durumlarda insanlar düşüncelerini yazı ile ifade etmeye eğilimlidirler. Sözlü olarak söyleyemeyeceğimiz bir ifadeyi kaleme sarılıp kâğıda dökmek neye yarar ki!
***
Bencillik kişinin kendi çıkarları ile ilgilenmesidir. Bu nedenle insanlar gerçeğin aslına değil de hayalindeki gerçeğe ya da gerçeğin taklidine inanmaya eğilimlidirler.
***
Egemen güçler için parçalanmış bir dünyanın yönetilmesi ne kadar kolay ise, fazlasıyla bireyselleşen kişilerin de yönetilmesi o kadar kolay olur. Bu nedenle belli bir gruba dâhil olmadan bireysel olarak AVM’lerde bir araya gelen binlerce insan, istenilen yöne çekilebilen bir sürü olarak değerlendirilebilir.
***
Yürütülecek projelerin başarıyla tamamlanabilmesi ve sonuçlarından yararlanılabilmesi için slogan niteliğinde bir proje isminin olması, etkin bir proje yönetiminin oluşturulması, kamuoyu tarafından sahiplenilmesi ve siyasi erkin desteğinin alınması ile mümkün olabilmektedir. Ülkemizde birleşmiş Milletler (BM-UN), Alman Kalkınma Bankası (KfW) veya Dünya Bankası (DB-VB) gibi kuruluşlarla işbirliği yapılarak yürütülen projelere gösterilen özen kendi kaynaklarımız ile yürütülen projelere gösterilmiş olsaydı ülkemizde oldukça önemli başarılar elde edilir ve hızlı bir kalkınma sağlanabilirdi.
***
Ülkemizde farklı konularda yaşanılan sorunların çözümü için ne yapılması gerektiği konusunda tavsiyelerde bulunulmasına ve muhtelif öneriler getirilmesine rağmen bu öneri ve tavsiyeleri uygulamaya geçirecek çalışma yapılmamaktadır. Yapılan her planda çözüm getirilecek konularda somut eylem önerip uygulamak yerine problemin çözümü için yeni strateji belgesi hazırlanması gerektiği yönünde tavsiyelerde bulunulmaktadır. Üstelik öneri getirip tavsiyede bulunanlar bu öneri ve tavsiyelerinin başkaları tarafından yapılmasını beklemekte, kendileri hiçbir zaman taşın altına ellerini koyup harekete geçmemektedirler. Bizde akıl veren çok, çalışan yoktur. Tembel milletiz vesselam. 09.05.2014
***
Beyaz Türkler ve Bağrı Yanık Türkler
Beyaz Türk kavramı genellikle Türk halkının büyük çoğunluğunun yaşadığı hayat tarzından farklı ve daha batılı yaşayan, kendilerini ayrıcalıklı ve üstün gören, orta ve üst tabakada yaşayan insanlara verilen lakap olarak kabul görmektedir. Eskiden de Türk toplumunda, Dede Korkut’ta, Orhun Anıtlarında ve Kutadgu Bilig’de ifade edildiği gibi toplum ak budun (varlıklı bey aileleri, aristokratlar ve yönetici tabakası) ve kara budun (bağrı yanık ve yoksul halk tabakası) olarak iki gruba ayrılmaktaydı.
Türk hakanlarının temel görevi kara budunu yedirip içirmek, üstünü başını giydirmek, gerekli zamanlarda ziyafet çekmek, ülüş dağıtmak ve onların gözünü gönlünü doyurmaktı. Bunları yapmadan hakanlar ülkeyi yönetmekte güçlük çekerler sonda da devlet dağılır daha güçlü olan ve halkını kara budun kollayıp gözeten başka bir devlet kurulurdu. Günümüzde de, politikacılar kendi politik konumlarını genişletmek ve destek bulabilmek için “bizimle yola çıkan aç açık kalmaz” diyerek vaatlerde bulunarak iktidara gelmekte ve halkın karnını ve gönlünü doyurduğu müddetçe iktidarda kalabilmektedirler. Neticede tarih boyunca ak budunla kara budun arasındaki ilişkilerde fazla bir değişiklik olmadan ve eski gelenekler devam ettirilmektedir.
Halkın büyük çoğunluğu karnının doymasından başka bir şey düşünmediğinden ve gündelik çıkar ilişkilerine göre hayatını düzenlediğinden kimler halkın karnını doyuracak ve ruhunu okşayacaksa önseziye dayalı olarak halk onların peşinden gitmektedir. Halkın yöneticilerden ve iktidardan beklentisi kendi karnının doyurulması ve güvenliğinin sağlanmasıdır. Halk kendisini doyuracağına inandığı politikacıların peşine hiçbir sorgulama yapmadan takılabilmektedir. 2007 yılındaki genel seçimlerde bizzat yaşadığım ve şahit olduğum bir olayı anlatayım. Bir toplantıda “doğru çalışacağıma, kimsenin hakkını yemeyeceğime ve kimsenin hakkını bir başkasının yemesine göz yummayacağıma söz veriyorum” dediğimde, tembel tembel oturduğu yerden kaykılarak “sen ne yersin, ne yedirirsin, bizim halimiz ne olacak?” şeklinde cevap veren miskinlerle işimin zor olduğunu anlamıştım. Halkın kendilerini besleyecek, hak etmedikleri yerlere gelebilmelerine destek olacak, hakları olmayan çıkarları elde etmelerine ön ayak olabilecek birilerini yönetici olarak görmek ve politikacı olarak seçmek istediğini üzüntüyle bir kez daha şahit oldum.
***
İslam fıkıh hükümlerine göre bir Müslümanın kendi kendini methetmemesi, temize çıkarmaya veya aklamaya çalışmaması ve vazife talebinde bulunmaması gerekir. Bu çerçevede, ehil idarecilerin ve liderlerin de herhangi bir görevi, isteyenlere değil konusunda ehil ve bilgili olanlara vermesi gerekir.
***
Halk karşısında geri adım atılması gereken en büyük ve azimli güçtür. Halkı karşımıza olarak, onları küçümseyerek onların desteğini alamayız. 31.03.2014
***
Resmi kuruluşlarda temizlik, güvenlik ve çay servisi vb. hizmetlerde çalışanların çoğunluğu asgari ücretle ya da daha düşük ücretle sigortasız olarak çalışmalarına rağmen günlerini şen, şakrak ve neşe içinde geçirirlerken memurların, uzmanların ve yöneticilerin farklı farklı sebeplerle hüzünlü ve üzüntülü olarak günlerini geçirmeleri dikkate alınması gereken bir husustur. Entelektüel düzeyi düşük olan insanlar hayatı daha basit ve yaşanılır olarak algılamaktadırlar.
***
Dün din yobazlıktır diyenler, dini siyasete alet eden politikacıları iktidara getirdiler. Dün din elden gidiyor diyen politikacılar, iktidarı ele geçirince dini istismar etmeye başladılar.
***
İnsanların farklı inançları, farklı dünya görüşleri ve farklı hayat tarzları olabilir. Benden farklı fikirleri olan insanların fikirlerine katılmayabilirim veya sempati ile bakmayabilirim. Ancak, savunabilecekleri bir fikri olanlara ve tutarlı bir görüşü olanlara saygı duyarım. Bence, uğrunda mücadele edebileceği fikri olan her birey saygı duyulacak bir kişidir. Bu nedenle benden farklı hayat tarzı, fikri ve ideali olanları saygı ile karşılamaktayım. Benim de, benden farklı düşünenlerden düşüncelerime karşı aynı hoşgörüyü göstermelerini beklemek hakkım diye düşünmekteyim. 25.03.2014
***
Benim Dünyam benim yaşadığım yerdir. Benim Dünyam tertemiz. Sizin Dünyanız da tertemiz olabilir. Nasıl mı? İşte sırrı.
Eymir gölü ve ormanı Ankara için büyük bir nimet. Sabahları Oran girişinden başlayarak Eymir gölüne doğru ormanda yürüyüş yaparım. Yürüyüş güzergâhındaki plastik şişe, naylon vb. atıklarından rahatsızlık duyup “ne olacak bu ülkenin hali” diye kendi kendime üzülüyordum. Bir gün yürüyüş yaparken güzergâhım üzerindeki çöpleri toplamaya karar verdim. Şimdi benim dünyam tertemiz ve çok huzurluyum.
Siz de yaşadığınız, yürüdüğünüz ve geçtiğiniz yerleri temizler ve temiz tutarsanız sizin dünyanız da tertemiz olur. Kolay iş, değil mi?
***
Sıradan insan sadece karnının tok ve sırtının pek olmasından başka bir şey düşünmeyen, ufku dar olan ve bir ideali - ülküsü olmayan insan demektir. Sıradan insanlarla bir işi veya bir hareketi geliştirmek, ileriye götürmek ve başarıya ulaştırmak mümkün değildir. Sıradan insanın illa bir cahil, ayak takımından biri veya birilerinin avenesi olması gerekmez. Nice okumuş, aydın, makam ve mevki sahibi veya zengin insan vardır ki sıradanlıktan kurtulamamış ve idealistliğe geçememiştir. Sıradan insanların idealist insanları anlaması mümkün olmadığından ancak sıradan insanların peşine takılmaları da sıradan bir davranıştır. 06.12.2014
***
Millete küfrederek milletin malını talan etmeye çalışan iktidar destekçisi girişimcilerden bu ülkeye, bu millete ve hatta insanlığa hiçbir hayır gelmez. 18.02.2014
***
Yalnız bırakılmak, yani yaptığı iş ve bulunduğu konum açısından çevresi tarafından yok sayılmak bir insana verilebilecek en ağır cezadır. Kuranda Hz. Muhammed zamanında topluma ters düşen birinin çevresi tarafında konuşulmama boykotuna tutulmasının o şahsı nasıl da zor duruma sokup yaptığına pişman etmesi ibret alınacak bir derstir. 18.02.2014
***
Şiddet gören ve ezilen bir insan kendisinden daha zayıf ve korumasız gördüğü insanlara karşı kendi gördüğü şiddetin ve aşağılanmanın daha fazlasını uygulama eğilimindedir. Dışarıda gördüğü şiddet ve horlanmanın acısını karısı ve çocuklardan fazlasıyla çıkaran bir koca ile komutanlarından gördüğü kötü muameleyi erlerden çıkaran erbaşlar bu eğilimin en açık örnekleridir. 18.02.20014
***
Bir siyasi hareketin kör, topal, sağır, dilsiz ve cahil insanlar yerine bileği ve zihni güçlü, sözü dinlenen, karizmatik, bilgili ve iş bitiren kişilerden oluşması o hareketin başarısını artıracaktır. 14.02.2014
***
Çevremizle olan ilişkilerimizi düzenlerken zor zamanda bizi terk eden, zor zamanda yanımızda olan veya bize zor anlar yaşatan kişileri bilip ilişkilerimizde dikkate almakta yarar var. 25.10.2010
***
Saçları olmasına rağmen başını sıfıra kazıtan, fazla soğuk olmamasına rağmen başına bere takıp kulaklarına kadar örten, eşofmanının kapüşonunu gereği yokken başına örterek dolaşan, serbestlik olduğunu düşünerek toplum içine eşofmanıyla çıkan, hafif bir soğukta bile ellerini ceplerine sokup büzülen, ısınmak için elbisesini yakacak kadar sobaya yaşlaşan veya yolda araçla giderken hiç gereği yokken sonuna kadar gaza basıp son sürat gitmeye çalışan insanların normal olmadıkları kanaatindeyim. 26.11.2012
***
Mensuplarına tepeden bakan, hiçbirini adam yerine koymayan kibirli bir kanaat önderi kendisini coşkuyla, merakla ve heyecanla bekleyen müritleri ile hasbihal bile etmeden merakla beklenilen konuşmasını yaptıktan sonra etrafı ile vedalaşmadan, manasız manasız uzaklara bakarak geldiği gibi arabasına binip gitti. Hayranları da, birbirine neler oluyor diye sorma cesareti gösteremediğinden gözleri yerde, omuzları düşük ve dudakları titreyerek sessizce dağıldılar. Kendini bile sevmeyen bir insan, başkasını nasıl sevebilir ki?
***
Canlı bir zihnin kesin ve kalıcı özelliklerinden biri de meraktır.
***
Bilginin devamlılığı: Tarih boyunca dünyayı etkileyen eserler birbirinin devamı niteliğinde olmuştur. Örneğin Beydaba tarafından yazılan Kelile ve Dimne eserinde yer alan ayakları olmayan çakal hikâyesi Şeyh Sadi Şiraz-i tarafından yazılan Bostan ve Gülistan eserinde ayakları olmayan tilki hikâyesi ile aynıdır. Çocukluğumda Selvinaz Hala’mdan dinlediğim dağda bir mağarada bulunan ve ayakları olmayan bir kurt’un gelip geçenlerin artık yiyecek ve içecekleriyle beslenmesi hikâyesi aynı konuyu dile getiren bir halk hikâyesidir. Binlerce yıl önce öğrenilen bilgiler nesillerden nesillere geçerek günümüze kadar aktarılmaktadır. Ancak, bu etkileşmeye katılımda Türk ve İslam dünyası 20. Yüzyılda dışlanmaya başlanmıştır. Bu konuda geniş bilgi için dünyayı değiştiren kitaplar sayfa 23’e bakılabilir. (02.02.2012)
***
Düşünmüş olmamıza rağmen ifade edemediklerimizi cesaretle, derli toplu ve anlaşılır bir şekilde ifade etmiş olan Arthur Schopenhauer günümüzde bile düşünürleri etkilemeye devam etmektedir. 05.02.2012
***
Yoksulluğu azaltmak temel bir kalkınma politikası olmalıdır. Yoksulluğun azaltılması yoksul insanlara yiyecek giyecek yardımı yapmakla sağlanamaz. Yoksullara kendi geçimlerini sağlayacak bir iş imkânı sağlanabilirse yoksulluk azaltılabilir.
Yoksulluğun azaltılması kapsamlı ve koordineli bir çalışma ile mümkün olabilir. MEB mesleki eğitim başta olmak üzere toplumun eğitim seviyesinin artırılması, SPK sermayenin taban yaygınlaştırılması, Sağlık Bakanlığı sağlıklı nüfus artışının ve toplum sağlığının olumlu yönde geliştirilmesi, KOSGEB’in girişimcilere destek sağlaması ve diğer kuruluşların kendi üzerlerine düşen görevleri yapması ile bir bütünlük içinde yoksulluğun azaltılması çalışmaları yapılabilir. Ayrıca, toplumun çalışmayı sevmesi, girişimciliğe yönelmesi ve her işte yapabileceğinin en iyisini yapması için sosyologların toplumu yönlendirme konusunda desteğinin alınması gerekir.
***
Deli ile Cahil: Deli ile cahil arasında bir fark göremiyorum. Deli düşündüklerinin doğruluğuna o kadar çok inanmaktadır ki, onları gerçekleştirmek için canını tehlikeye atacak kadar tutkulu ve kararlı bir şekilde davranarak normal insanların kavrayamayacağı işler yapar. Üstelik yaptıkları işleri tasvip etmeyen normal insanların kendine karşı olan davranışlarına bir anlam veremediği gibi onları anormal olarak görür ve kendini onlara karşı savunmak için her türlü mücadeleyi verir. Cahil de aynı değil midir? Kendi bilgisi ölçüsünde yaptıklarını doğru olarak gördüğünden yaptıkları işi doğru görmeyen ve onu eleştiren bilgili insanların davranışlarına anlam veremez ve onları cahillikle, huysuzlukla ve kendine karşı saygısızlıkla suçlayabilir. 02.04.2012
***
Dünyayı akıllı olduğunu sanan ahmakların idare ettiğini çok duydum ve çok defa da şahit oldum. 26.04.2012
***
Kendimize güvendiğimiz zaman işimizi iyi yaparız, kendimize güvenmemizin sebebi ise zaten işimizi iyi yapmış olmamızdır. |